Monday, 21 February 2011

Asiye Nasıl Kurtulur ?

Belirsizlik sevmeyen bir insan olarak geleceğin tamamen belirsizliklerden oluştuğunu bilerek nasıl mutlu olabilirim acaba ? Bugün gri bir günümdeyim.

Bu sabah kahvaltı haberlerinde dinlediğim bir haber ülke olarak daha ne kadar çok yol katetmemiz gerektiğini trajikomik bir biçimde yine gösterdi. Seçimler geliyor, seçim öncesi siyasetçiler hazırlıklara başladı. Buraya kadar herşey normal. Ama hazırlık yapılan konuya gelince insan bir şaşırıyor. Bu kadar yüzeysel ve görselliğe önem verir ve herşeyi onunla biçer bir topluluk olmuşuz ki.. Siyasetçilerimiz estetik olma yarışındalarmış, estetik cerrahlara başvuru % 40 artmış. İnanılır gibi değil, bir de buradan yakın.. Hadi gelin de oy verin ve geleceğinize güvenin. Arap dünyasının durumu başka bir kaos. Sırayla tüm ülkelerde isyan, kargaşa.. Yıllar sonra bu hale gelmemiz söz konusu olur mu diye düşünmeden edemiyor insan.

İyi haftalar.

Tuesday, 15 February 2011

Misc

Ve nihayet yeni pasaportum geldi. Başvuru süreci çok kolay, elinize ulaşması da kolay aslında ama süresi biraz uzuyor sadece. Pasaportumdaki biometrik resim kan donduran cinsten, bu bakışlarla beni hangi ülkeye alırlar bilemiyorum. Bu pasaportun sayfaları da güzel seyahatler getirsin...

Ne olacak benim bu halim ? Bir İtalyan kanalı izleyip anlayınca havalara uçan ben, gel gör ki konsantre olup İtalyanca çalışmaya başlayamıyor. Kendimi motive etmek için bahar ayına bir İtalya gezi + kurs planlasam da yok yok yok... Kendimi disipline etmem gerek ama nasıl ? Bulacağım bir yol.

Can yine çok şeker bu aralar, bıcır bıcır konuşuyor. Küçük adam giderken, yine gelicem, bize gel diyor, teyzesini davet ediyor yani. Teyzesi gibi akşamları çay içmek, bilgisayarı açınca çalışmak istiyor. Kütüphanenin tüm alt raflarını boşaltıp, okumak için kitap aradığını söylüyor. Oyun oynama isteği sonsuz. Araba sevdası sınırsız. Yemek yememe direnci ve inadı tam. Çocukların gelişimi ne kadar hızlı, konuşmaya başladıktan sonra bir çocuğun bilebildikleri akıl alır gibi değil. Şaşırtıyor, hem de nasıl. Güldürüyor, eğlendiriyor. Çocuklar gerçekten çok özel varlıklar, mucizevi.

Ve IF Istanbul geliyor, 2 filmim var görülecek. Gelsin festival günleri.

Wednesday, 9 February 2011

Oku-İzle-Oku-İzle...

Çok zaman olmuş yazmamışım.
Oscar adayı filmleri izlemeye başladım. Şimdiye kadar izlediklerimi ( "Black Swan", "The Kids Are Allright" ) çok çok beğendim, bu sene seçim işi zor bence. Sırada "127 Hours" ve "The King's Speech" var.

Kitaplara gelince, favori yazarım Paul Auster'ın Sunset Park'ı bitince diğer bir favorim Haruki Murakami bekler sırada. Sonra aylardır elimde olan ve Yasemin arkadaşım çok sevdiği için aslında çok merak ettiğim ve bir türlü başlayamadığım Alıklar Klübü var. Ayşe Kulin'in hemen okunacak iki kitabı ve hiç denenmemiş bir yazar Ahmet Ümit - İstanbul Hatırası var. Ne güzel ki hevesle okumayı beklediğim bir sürü kitap var. Kitap bereketi :)

İki de güzel tiyatro var bu sessiz günlere sığdırdığım.
İlki İstanbul Kraliyet Tiyatrosu 'na ait - Denizaltında Altı Tahammülfersa. Bence son zamanlarda izlediğim en kaliteli ve güzel oyunlardan biri idi. Eğlenceli, dozunda siyasi espriler ve iyi oyuncular ile izlenmesi gereken bir oyun. Ne yazık ki seyirciden gereken ilgiyi görememiş bir oyun diyorum ama bu tiyatronun daha çok başarılı işeler çıkaracağına inanıyorum. Takip ediniz. Diğeri ise İstanbul Devlet Tiyatrosu'na ait "İki Çarpı İki". Biraz klasik, kadın-erkek ilişkisi üzerine farklı bir başka oyun ama oyunculuklar çok iyiydi.

Bu sosyal-kültürel faaliyetler çemberinde ıskaladığım bir aktivite var, kaçırdığıma cidden üzüldüğüm, Buika ablamız yine gelmiş, bizim yine haberimiz olmamış, biletler bitmiş ve biz gidememişiz. Bir sonraki sefere ....