Friday, 30 December 2011

Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi

İKSV binasına bayılıyorum. Şişhane'deki bazı benzer yapılar gibi tarihi, klasik bir bina, güzelliğine laf yok. Ama bir de bu binanın sanata adanmışlığı var, işte bu bana bu mekanı daha çok sevdiren. 
Girişteki kafede kahve içmek de bilet almaya gitmek de keyif veriyor. Düşünüyorum da böyle bir yerde sanatla uğraşmayı, sanatın işim olmasını çok isterdim.

Başlıkta uzun adını gördüğünüz bu tiyatro oyununu işte bu alışılmış dışı, sıcak-samimi salonunda izledim İKSV'nin. Tek perde. Su gibi geçti. Müthiş bir oyunculuk. Esra Bezen Bilgin. Bu ismi daha çok duymak dileğiyle. Hayran olmamak mümkün değil.
Konu acıtan bir konu ama öyle güzel bir metin ( uyarlama, çeviri de çok iyi ) var ki hem düşündürüyor, hem eğlendiriyor. Milliyet Sanat Ocak sayısında bu oyuna da yer ayırmış, çok da iyi olmuş.

... Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi...


Wednesday, 14 December 2011

Montevideo ve Veracruz

Montevideo ve Veracruz, bir gün sizi görmek istiyorum, böyle biline !!!
İsimlerinize bayılıyorum.

Sunday, 11 December 2011

Güzel İnsanlar

Güzel insanlar var. Dürüstlüğün, kültürün, saygının, samimiyetin, iyi niyetin, tevazunun ne büyük nimetler olduğunu hatırlatan. Maalesef artık böyle insanların çok az kaldığını düşündüren. Son haftalarda 3 eşsiz isimle buluştum bir şekilde.

İlki Devlet Tiyatrolarında oynayan " Ne Dersin Azizim " oyunu sayesinde Aziz Nesin.
Ne büyük bir usta.. Oyun Aziz Nesin'in yazılarından bir seçki ile hazırlanmış. Yıllar önceden kalan bu yazılar günümüze meğerse ne kadar da yakışırmış. İçinde bulunduğumuz siyasi ortamı, yozlaşmayı nasıl da güzel hicvedermiş. Aziz Nesin'i bana ilk anlatan-öğreten ailemdi. Sonraları, ben de birkaç kitabını okudum ama bu tiyatroyla beraber ustaya hayranlığım daha da arttı. Şimdi yapılacaklar listesinde en başlarda, Aziz Nesin'in diğer eserlerini de okumak.

Bir diğer isim 2 saatlik bir sohbetine, konuşmasına katıldığım Müjdat Gezen. Böyle kıvrak bir zeka ve espri anlayışı yok. Böyle tevazu yok.
Tarih gibi. Kitap gibi. MSM ile kendini öğrenci yetiştirmeye adamış bir eğitimci. Bir de Nazım Hikmet'in öyle güzel bir şiirini okudu ki...

Son isim bir enerji yumağı, 200 yaşına kadar yaşayacak çılgın bir kadın: Betül Arım. Şirket eğitimlerinde yer alan bir isimdi Betül Arım. Çok istedim gitmeyi, 3. teşebbüsümde oldu. Daha kapıdan girerken sıcak enerjisini ve pozitifliğini getirdi sınıfa. Yazacak şey çok, günlerdir evde ve arkadaşlar arasında onun anlattıklarını anlatıyor, herkese telkinlerde bulunuyorum. Çünkü o yaşama sanatını anlatıyor. Güne uyanmaktan beslenmeye, meditasyona ve içtiğimiz suya kadar pek çok konu. Birgün bir şekilde rast gelirseniz sakın es geçmeyin, tanışın, dinleyin..

Thursday, 10 November 2011

Winter Blues

Kış geldi, karanlıkta uyan, işe git, stres, trafik, karanlıkta eve gel, uzun ve soğuk akşamlar... Kendimizi unutmamak ve karanlığa düşmemek için işte uzmanlardan size ve bana öneriler :

- Spor yapın : Önemli olan hareket etmek, aklınızı başka şeylere odaklamak ve bunu bir rutine dönüştürebilmek, sonrasında gelsin mutluluk hormonu gitsin kaloriler...
- Sosyalleşin
- Doğru ve derin nefes almayı alışkanlık edinin
- Masaj yaptırın : Bunu sadece eğlence ve keyif olarak düşünmeyin, bilimsel araştırmalar masajın depresyona neden olan hormon seviyesini azalttığını gösteriyormuş.
- Kafein alın : Kahve severlere müjde ( oleyyy !! )  Coffee - The Mood Lifter !!!



We either make ourselves miserable, or we make ourselves happy. The amount of work is the same.
Carlos Castaneda


Hadi bakalım...

Monday, 7 November 2011

Artık benim de bir kekim var !!

Yıllardır bugünü bekledim, sonunda yaptım, artık benim de kendime ait bir kekim var. Ablamın tiramisusu, ıslak keki, annemin üzümlü keki, elmalı keki klasikleşmiştir. Ama ben ne zaman bir kek yapmak istesem, ya annem el atardı olaya ya da ben internetten araştırır araştırır birşeyler bulmaya çalışırdım. Bir dönem havuçlu keki sahiplenmeye kalktım ama bana uymadı, uyuşamadık.
İşteee benim zencefilli kekim, pek tabi ki standart kek malzemeleri kullandım, yani tuz, soğan ve sirkeyle kek yapmış değilim ;) Ama doğaçlama bir kek olduğunun altını çizmek isterim..

Malzemeler :
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı süt
3 bardak un
1/2 su bardağı zeytinyağı
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı zencefil
3-4 tane cevizin içi
7-8 tane doğranmış kuru erik

Yumurtalar ve şekeri şeker eriyene kadar iyice çırpıyoruz, sonra kalan tüm malzemeyi sırayla ekliyoruz, karıştırmaya devam ediyoruz. Bu arada fırını 150 derecede ısıtıyoruz. Malzememizi yağladığımız kek kalıbına döküyoruz, 170 derecede 30-40 dakika pişiriyoruz.

Eve mis kokular yayıldıysa kek hazırdır :)

Tuesday, 25 October 2011

Huzur

Zaman zaman bir arkadaşımın vakti zamanında söylediği bir söze takılmıyor değilim... Şehir hayatını, ipad'i, twitter'ı,... hiç bilmesek, ailemiz ve arkadaşlarımızla bir köyde basit bir hayat yaşamak üzere doğsak daha mı huzurlu olurduk acaba...

Tuesday, 13 September 2011

Komşu

Tatile ne kadar ihtiyacımız var, hala var, tabi cismen uzaklaşmak değil yeterli olan, asıl fikren uzaklaşmak lazım birşeylerden ama işte bu pek kolay olmuyor. Çok keyifli bir Ağustos değildi, bundan sonraki günlerimiz güzel olsun. Bu senenin son tatilinde komşuya da uğradık, bir kahve içmeye...


  • Rodos-Marmaris pek yakın ama yine de pasaport kuyruğu, check-in kuyruğu derken seyahat süresi uzuyor. Günübirlik gitmek pek konforlu olmaz.
  • Ada olduğuna bakmayın, koca bir şehre gidiyorsunuz.
  • Türk kahvesini bizden daha lezzetli pişiriyorlar, itiraf !!
  • Adada Türk dizilerini tanıyan çok, Türk esnaf da çok..
  • Mama Sofia : Akşam yemeği mekanı, Old Town içinde. Yemek için pek çok Türk dostu olan genç Yunan bir hanımdan tavsiye ile gittik. Çok memnun kaldık.
  • Old Town : Ben ki çok tarih sevmem, tarihi dizilerden haz etmem, ama Rodos'un eski şehrinde gezerken " Buralarda yaşamak nasıl olurdu " demekten kendimi alamadım. Çok iyi korunmuş güzel mekanlar.
  • Otel seçimim iyi çıktı, neyse ki !! Merkeze yakın, denize yakın, süper kahvaltı... Kısıtlı zaman için heryere yakın olması bizi rahat ettirdi. Kahvaltıda bizi zorla açık alan değil de kapalı mekana oturtmaya çalışan garson ayrı bir yazı konusu. "Zorba" esintisi diyelim...
  • Envai çeşit şemsiye satan dükkanlar, köşelisi, fırfırlısı, allısı pullusu... Pek beğendim.
  • Hayran kaldığımız sokak taşları. Zamanında Yahudiler döşemiş bu taşları. Yuvarlak deniz taşlarından kaldırımlar, yollar yapmışlar, nasıl muntazam ve nasıl hoş duruyor. Çıplak ayakla yürüdüğünüzde de masaj etkisi yapıyormuş, hatta daha miniklerini evlerin içine döşüyorlarmış.

Monday, 1 August 2011

Ağustos Böceği

Tatil elde olmayan nedenlerle 1 başından 1 sonundan kırpıldı... Her tatil gibi kıymeti bitince anlaşıldı ama yine de insani evini özlüyor yaw...

Karaburun denizi, mercan deniz...
Karaburun kıyıları, Amalfi de neymiş :-)
Eşlik eden güzel bir tatil kitabı...
Karaburun'un insanı perişan eden yolları...
Kaynarpınar, Çınaraltı, Karanfil Kokulu Kadınlar...
Ayıbalığı koyu...
Damlasakızlı kurabiye...
Kum fırtınası...
Alaçatı sokakları...
Karabiber ağacı...
İlk defa yıldız kayması görmek ya da gördüğümü sanmak...
Orman Restaurant, İmren Restaurant... Salaş lezzet durakları...



Alaçatı



Tek Sandallık Liman

Kaynarpınar

Ardıç

Ayıbalığı

Sunday, 3 July 2011

IST

Ne büyük bir şehirde yaşıyoruz. Bugün hiç durmaksızın bu şehirde 3 saat 15 dk yolculuk ettim, edebildim, düşünün artık. Görülecek o kadar çok yer, yapılacak o kadar çok şey var ki..

Konserler.. yazın bu şehirde en sevdiğim şeylerden biri, Mor ve Ötesi, Nilüfer, Teoman ve İst Müzik Festivali kapsamında Aya İrini'de Cenevre Oda Orkestrası... Haziran'ı böyle kapadık. Sıra Temmuz'da ;)

Sonra muhteşem Boğaz.. Çengelköy, Anadolu Kavağı..

Sürekli yanından geçilen ve en sonunda en yükseğine çıkılan Galata Kulesi...



Benim için Adalar içinde ilk sıraya yerleşen Burgazada...



Fotograflar, Camera+ ile hazırlanmıştır.

Thursday, 30 June 2011

Dönme-dolap

Uzaktan uzaktan kestiğim dönme dolaba bugün bindim, oh !

Sunday, 12 June 2011

Pazar Durumları II

Bu hafta yoğundu, ITIL eğitimi, ITIL sınavı derken haftanın yarısı geçti. Perşembe eğlence gecesiydi, önce Asmalımescit-Parantez, sonra İstanbul Müzik Festivali kapsamında gidilen bir konser : West Side Story. Bildiğimiz Batı Yakasının Hikayesi değil ama.  Müzik, müzisyenler, performans çok güzeldi. Bir Piano Duo konseriydi ama piyanistler kadar onlara eşilik eden perküsyon ustası da muhteşemdi. Kendimi henüz " beginner " seviyede bir klasik müzik dinleyicisi olarak nitelendirebilirim. İlerliyorum.. 
Konserle beraber geç keşif II : Aya İrini. Defalarca gidilen Sultanahmet ancak yeni gidilen Aya İrini. Ne eşsiz bir ortam bir klasik müzik konseri için. Büyüleyici ve mistik.


West Side Story
Dün 3 nesil günü idi, ben, annem ve annanem. Bayılıyorum annem ve annanemin eskileri anlatmasına. Annanemin kendine özel tarzıyla yaptığı eleştirilere..

Saf bir tutum içinde daha güzel sonuçlar beklerken, % 90 kesinlikteki sonuçları görüp şaşırdık, halkımız gerçekten ne buluyor biz henüz çözemedik, çözemiyoruz...

Sunday, 5 June 2011

Pazar durumları

- Maltepe civarında çalışanlar bilir, hava güzelleşince Aydos'a gidilir, çamların altında pide yenir, süper pide yenir, çok güzeldir. Süper pide sezonu açılmıştır !!

- Tenis, Nadal vs Federer. Ben eskiden Pete Sampras hayranı bir tenissever olarak Sampras'ın kortları bırakması ile Federer'i destekler olmuştum. Roland Garros Erkekler Finali. Nadal önde, favorim yeniliyor. İlk kez Federer'in yenilme ihtimali olan bir maç izliyorum. Bakalım nasıl sonlanacak, Federer zamanı da bitiyor belki de...

- Moviemax Festival. Digiturk'ün Festival filmleri yayınlayan kanalı. Eğer klasik Amerikan filmlerinden sıkıldıysanız Avrupa ve dünya sinemasından değişik filmler burada. Son izlediğim Tilda Swinton'lı bir film : I am Love - Io sono L'amore. İtalyanca olması ayrı güzeldi.

- Yılın ilk güneş yanığı ile de tanıştım. Şirket aktivitesinde korumasız bir şekilde 3 saat güneş altında kalmanın sonucu olsa gerek.

- Yazlıklar-kışlıklar-kışlıklar-yazlıklar. Bulunamayan yazlık ayakkabılar. Dolap düzeltme işleri zor iş, ama yaptım, oldu. Ben yaptım, oldu.

- Yine eğitim dolu bir ay başladı benim için : ITIL, CMMI, Agile gibi hoş konulara gireceğim, mutluyum.

- Benim için konser sezonu bu Perşembe Aya İrini'de başlar. Şu anda okumakta olduğum " İstanbul Hatirası " adlı polisiye romanda geçen tüm cinayet, araştırma, soruşturma Sultanahmet ve Topkapı sarayı civarında olduğu için Aya İrini'ye gider ve dönerken ayrı bir heyecan duyacağım kesin.

Ciao ciao.

Saturday, 4 June 2011

Can ve Seda Teyze

Teyzeden çok arkadaş gibiyiz biz, onun bana muamelesi öyle en azından, sadece aramızda biraz yaş farkı var. Beraber radyo dinliyoruz, dans ediyoruz ve geziyoruz bu aralar. Okuduğum romanları ona da okumamı istiyor. Bana küsüyor, eve giderken ben niye onlarla gitmiyorum diye. Beni eleştiriyor, boyama yaparken ben karalama yapıyormuşum :) Her şeyi ama herşeyi biliyor. İnanılmaz.
Bu kadar sevilebileceğini tahmin edemezdim. Can o can...





Monday, 9 May 2011

WA

I Love Woody Allen. Her filmde güzel bir şehri sahne olarak alması, hayattan ilişkilerden kesitler... Ve işte yeni filmi. Bu sefer fonda güzelim Paris var. 2011 Kan Film Festivali açılış filmi, yakında burada. Filmde Adrien Brody ve Marian Cotillard olması ayrı bir tat.


Saturday, 7 May 2011

Mayıs

Bu aralar leyleği havada gördüm sanrıım, evde kaldığım gün sayısı sınırlı, ya işteyim ya biryerlerde. Hala yetmiyor, yine yeni yeni tatil planları yapma peşindeyim.

Stockholm'de daha beyaz geceler başlamamıştı..
Stockholm karanlık
Stockholm soğuk
Asparagus ( kaldığım 2 gün boyunca kuşkonmaz & balık yedim )
Güzel şarap
Tasarım, IKEA ;)
Hiç sessiz harf içermeyen uzun kelimeler memleketi






 

Geçtiğimiz haftasonu ise trekking planları çerçevesinde ilk açık ısıtılmış havuz deneyimimi yaşadım. Süperdi.

Haftasonunun özeti : Bol yemek & kırmızı et, bol yürüyüş, üzerinde dumanlar tüten bir havuz, kuş sesleri, kurbağalı göl, yine kırmızı et, kızlarla biraz dedikodu ;) 

Bunlar da her yerde karşımıza çıkan Sarı kızlar :)

Jazzz

Bu sene de Michael Buble'yi getirmeyi başaramadık ama onun farklı bir versiyonu Jamie Cullum geliyor.
Sonra Raul Midon ve sonunda Buika, biletlerim hazır, gelsin Temmuz :)

Friday, 29 April 2011

Un Matrimonio

                                                    
İşte yılın olayı !!!
Westminister Abbey önünde günlerdir sabahlayanlar mı dersiniz, satışa çıkan promosyon ürünleri mi dersiniz, İngiliz halkı ve tüm dünya bunu bekliyor gibi... Bu Kraliyet ailesi resmiyeti, kuralları, tantanası, basının inanılmaz ilgisi, herşey bir yana, bence sevimli ve doğal bir çift.. Değil mi ?





Wednesday, 27 April 2011

:)

Sono gia tornata !
Bella Roma, chic Amalfi, brutto Napoli... İşte birkaç resim..



Devasa Sorrento limonları !!


İtalyanca kitabım






Friday, 15 April 2011

Wednesday, 13 April 2011

1-2-3

Bugün atasözlerinden girelim konuya. 3 söz anlatmak istediklerime yetecek gibi...

#1 Bana Arkadaşını Söyle Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim
Bu atasözünün gerçekle çok da ilgisi olmadığını yakınen idrak etmiş bulunuyorum. Belki de konu insanların aldıkları roller ile bağlantılı olarak davranışlarının da değişmesi ile biraz açıklanabilir. Ama siz siz olun arkadaşınızın arkadaşına çok da güvenmeyin.

#2 Balık Baştan Kokar
Heh, atalarımız burada doğru bir tespit yapmışlar ama burada iş size kalmış tabi, bu kokuyu doğru almak lazım. Aldığın kokuyu farklı şeylerle açıklamaman gerek. Koku almak için tazı olmaya da gerek olmadığını unutmayın.

Kapanış, dayımın gençlık zamanlarında odasına astığı bir yazıdan alıntıdır. Dayımın tabiriyle çömezler olarak onun odasına, albümlerine bayılırdık.  

#3 Tecrübe, Yenilen Kazıkların Toplamıdır
Fazla söze ne hacet.

Finito.

Wednesday, 6 April 2011

Naples

Una Notte a Napoliiii, ...
Diye başlar şarkı. Benim şarkım Due Notti a Napoliiii olacak.
Otel rezervasyonum tamam.

Saturday, 2 April 2011

April's Fool

Benim için bu böyle.
Bir filmde güzel şarkılar varsa film - konu çok vasat olmadıkça - güzel.
Kaybedenler Klübü de böyle bir film oldu. Biraz Issız Adam'a benzetsem de sonunu, fena bir film olmamış, şarkılar güzel olmuş, hele final, MFÖ..
MFÖ dinlemekten hiç bıkmayacağım ben.

Yine "konser"im geldi benim, sevdiğim bir sanatçının konserinde olmak, tüm şarkılara eşlik etmek, canlı müzik dinlemenin keyfini almak istedim yine...

***

Geleneksel bir organizasyon değişimi, 11 yıldır aynı şirketteyim ama kaçıncı kez yöneticiler, süreçler, lokasyonlar, takım, çalışma arkadaşlarım, bölümümün adı, kartivizitim değişti ben sayamadım. Aynı şirkette olma rutini, sıkılmışlığı, birbirini tekrar eden günler, aylar yok bizde. Hep hareket hep hareket... Umarım bu değişiklik de güzel ve yeni bir dönemin başlangıcı olur.

***

Yaşasın, vizem de geldi. İş sadece Amalfi rezervasyonlarına kaldı.
Vizenin 6 aylık olması fena olmadı, bunu yeni rotalarla değerlendirmek gerek.
İncelemeler başlasın !!

***

Bugün Dinamikler 2011 - Proje Yönetimi konferansı başladı, son yıllarda ciddi bir iyileşme varken hem katılım da hem sunumlarda ve konuşmacılarda, bu sene biraz geriye dönmüşüz gibi geldi. Dinamiklerde dinamizmden eser yoktu gibi, statikler olmuş gibi sanki, gibi...

Sunday, 27 March 2011

Bahar

Sonunda güneş bu sefer gerçekten içimizi ısıtacak kadar uzun uzun parladı, sıcak bir Cumartesi ve bahar geldi :) Sonbahar doğumlu biri olarak, sarı sonbaharı, kızaran yaprakları sevdiğimi düşünsem, içten içe hüzünlü ruh halimle kendimi sonbahara yakın hissetsem de ben bir sıcak insanıyım, evet. Güneşi, üşümemeyi, aydınlığı, rahat giyinmeyi ve hafifliği seviyorum. Sıcak havada buz gibi birşeyler içmek, gölgeli dar sokak kafelerinde serinlemek, iş çıkışı yaşayacak 3-4 saatimin daha olması, açık havada daha çok vakit geçirmek, açık hava konserlerine gitmek... Sıcak güzel, yaz güzel.

Şeytanın bacağını kırdım, İtalyanca çalışmaya başladım. Eski kitaplar, defterler, sözlükler geri geldi.
Zaman çabuk geçiyormuş, ben hala " bir 3-5 sene önce kursa gitmiştim, baya ara verdim " derken eski defterlerde 2001 tarihli notlarımı görünce bir süre öylece kalakaldım. 10 sene mi olmuş ben bu kursu bitireli ?
Ne çok zaman geçmiş ve de ne çabuk geçmiş, ben yaşlanmış mıyım ? Vs... vs... derin konulara dalıp gittim.
Roma için vize hariç herşey hazır ve nazır. İşlerimi ayarladım, iznimi aldım, uçak biletim ok, vizeyi de bu Salı halledersem sıra en güzel kısma gelecek. Roma'yı daha önce gördüğüm için çok çok heyecanlı ve sürprizli olmayacak Roma sokaklarında olmak, ama kurstan sonra kalan 2-3 günümü Sorrento-Amalfi-Positano'da geçirirsem bu tatil pek hoş olacak :) Tabi bu Amalfi sahillerine 2 gün yetmez, hiç yetmez ama ön inceleme gezisi diyeim buna, ileride daha uzun tatillerde gelmek üzere.

Saturday, 26 March 2011

Kızgın


Teyzesi onu uykusundan uyandırdığı için kızgın o ;)

Thursday, 24 March 2011

Monday, 7 March 2011

Kritik

Bol sinemalı bir dönem sona erdi, IF Istanbul ve Oscar öncesi eksiklerimizi tamamlayalım derken, bol bol güzel film izledim. Yılın sinema açısından en verimli dönemi bu herhalde.

  • 127 Hours, 127 saat sürdü sanki, belki de sonunu bildiğimizden beklediğim heyecanı veremedi.
  • The King's Speech, iyi oyunculuk, güzel İngiliz aksanını duymak ve kraliyet hayatını görmek açısından güzel bir filmdi.
  • HereAfter, çok sevdiğim Matt Damon'a rağmen vasat kategorisinde kaldı. Tsunami sahnesi etkileyiciydi.
  • Last Train Home, şaşırtıcı, film tadında bir belgesel. Çin, ucuz iş, ucuz emek merkezi. Olaya bir de işçilerin içinde bulunduğu durum, yaşadıklarını ve korkuları açısından bakma fırsatı veriyor.
  • Living On Love Alone, çok bilmeden gittiğim ama keyifle izlediğim bir Fransız filmi. IF dışında ülkemizde gösterime girmeyecek bir film. http://www.timeout.com/film/reviews/89106/living-on-love-alone.html

Sırada İstanbul Film Festivali var, bu sene seyircileri buluşturan bir blog da yayında. Detaylar aşağıda :

İstanbul Film Festivali'nin 30. yılına özel sürprizlerinden ilki, geçmişten günümüze tüm festival seyircilerini buluşturan "Film Gibi 30 Yıl"adlı blog sitesi oldu.
www.filmgibi30yil.com adresinden yayına başlayan blog, festival izleyicilerinin festivalle ilgili anılarını paylaşabileceği, eski biletlerinden fotoğraflarına, broşürlerden kataloglarına birçok hatırayı sergileyebileceği, festival sayesinde edindikleri arkadaşlardan, dinleme fırsatı buldukları yönetmenlerden bahsedebilecekleri interaktif bir platform oluşturmayı amaçlıyor.
Blog, festival seyircilerini, festival anılarını tazelemeye davet ederken, oylamalarda en beğenilen anıyı seçme ve birçok sürpriz hediye kazanma imkânı da sağlıyor.

Kış Masalı





Kış bitmeden eldivenlerimi örmeyi bitiremedim derken ben, kış son gücüyle bastırdı bastıracak. Eldivenim hazır :) Kar, yılın ilk ilkbahar ayında kendini gösterecek, 3 günde bitecek, sonra gelsin güzel bahar günleri..
İşte eldivenim.. Parmaklarımın uzun olduğunu söylemiş miydim ;) Baş parmağıma ithafen;)

Monday, 21 February 2011

Asiye Nasıl Kurtulur ?

Belirsizlik sevmeyen bir insan olarak geleceğin tamamen belirsizliklerden oluştuğunu bilerek nasıl mutlu olabilirim acaba ? Bugün gri bir günümdeyim.

Bu sabah kahvaltı haberlerinde dinlediğim bir haber ülke olarak daha ne kadar çok yol katetmemiz gerektiğini trajikomik bir biçimde yine gösterdi. Seçimler geliyor, seçim öncesi siyasetçiler hazırlıklara başladı. Buraya kadar herşey normal. Ama hazırlık yapılan konuya gelince insan bir şaşırıyor. Bu kadar yüzeysel ve görselliğe önem verir ve herşeyi onunla biçer bir topluluk olmuşuz ki.. Siyasetçilerimiz estetik olma yarışındalarmış, estetik cerrahlara başvuru % 40 artmış. İnanılır gibi değil, bir de buradan yakın.. Hadi gelin de oy verin ve geleceğinize güvenin. Arap dünyasının durumu başka bir kaos. Sırayla tüm ülkelerde isyan, kargaşa.. Yıllar sonra bu hale gelmemiz söz konusu olur mu diye düşünmeden edemiyor insan.

İyi haftalar.

Tuesday, 15 February 2011

Misc

Ve nihayet yeni pasaportum geldi. Başvuru süreci çok kolay, elinize ulaşması da kolay aslında ama süresi biraz uzuyor sadece. Pasaportumdaki biometrik resim kan donduran cinsten, bu bakışlarla beni hangi ülkeye alırlar bilemiyorum. Bu pasaportun sayfaları da güzel seyahatler getirsin...

Ne olacak benim bu halim ? Bir İtalyan kanalı izleyip anlayınca havalara uçan ben, gel gör ki konsantre olup İtalyanca çalışmaya başlayamıyor. Kendimi motive etmek için bahar ayına bir İtalya gezi + kurs planlasam da yok yok yok... Kendimi disipline etmem gerek ama nasıl ? Bulacağım bir yol.

Can yine çok şeker bu aralar, bıcır bıcır konuşuyor. Küçük adam giderken, yine gelicem, bize gel diyor, teyzesini davet ediyor yani. Teyzesi gibi akşamları çay içmek, bilgisayarı açınca çalışmak istiyor. Kütüphanenin tüm alt raflarını boşaltıp, okumak için kitap aradığını söylüyor. Oyun oynama isteği sonsuz. Araba sevdası sınırsız. Yemek yememe direnci ve inadı tam. Çocukların gelişimi ne kadar hızlı, konuşmaya başladıktan sonra bir çocuğun bilebildikleri akıl alır gibi değil. Şaşırtıyor, hem de nasıl. Güldürüyor, eğlendiriyor. Çocuklar gerçekten çok özel varlıklar, mucizevi.

Ve IF Istanbul geliyor, 2 filmim var görülecek. Gelsin festival günleri.

Wednesday, 9 February 2011

Oku-İzle-Oku-İzle...

Çok zaman olmuş yazmamışım.
Oscar adayı filmleri izlemeye başladım. Şimdiye kadar izlediklerimi ( "Black Swan", "The Kids Are Allright" ) çok çok beğendim, bu sene seçim işi zor bence. Sırada "127 Hours" ve "The King's Speech" var.

Kitaplara gelince, favori yazarım Paul Auster'ın Sunset Park'ı bitince diğer bir favorim Haruki Murakami bekler sırada. Sonra aylardır elimde olan ve Yasemin arkadaşım çok sevdiği için aslında çok merak ettiğim ve bir türlü başlayamadığım Alıklar Klübü var. Ayşe Kulin'in hemen okunacak iki kitabı ve hiç denenmemiş bir yazar Ahmet Ümit - İstanbul Hatırası var. Ne güzel ki hevesle okumayı beklediğim bir sürü kitap var. Kitap bereketi :)

İki de güzel tiyatro var bu sessiz günlere sığdırdığım.
İlki İstanbul Kraliyet Tiyatrosu 'na ait - Denizaltında Altı Tahammülfersa. Bence son zamanlarda izlediğim en kaliteli ve güzel oyunlardan biri idi. Eğlenceli, dozunda siyasi espriler ve iyi oyuncular ile izlenmesi gereken bir oyun. Ne yazık ki seyirciden gereken ilgiyi görememiş bir oyun diyorum ama bu tiyatronun daha çok başarılı işeler çıkaracağına inanıyorum. Takip ediniz. Diğeri ise İstanbul Devlet Tiyatrosu'na ait "İki Çarpı İki". Biraz klasik, kadın-erkek ilişkisi üzerine farklı bir başka oyun ama oyunculuklar çok iyiydi.

Bu sosyal-kültürel faaliyetler çemberinde ıskaladığım bir aktivite var, kaçırdığıma cidden üzüldüğüm, Buika ablamız yine gelmiş, bizim yine haberimiz olmamış, biletler bitmiş ve biz gidememişiz. Bir sonraki sefere ....

Tuesday, 18 January 2011

Ben Hamarat Oldum ;)

Oldum olası severim mutfak işlerini ama iş-güç derken, anne kucağında yaşarken mutfağa pek girdiğim söylenemez. Ama dün ne yaptım : çok ciddi bir işe giriştim, damardan... İçli Köfte yaptım.
Herşey iyi hoş da yok mu bir içli köfte açma makinesi ??
Neyse, ilk denemeye göre fena olmadılar, bakalım yemesi nasıl olacak :)

Friday, 7 January 2011

Başlıksız

2 gündür işten bunaldım, sıkıldım.
Neyse bugün Cuma, Cuma'yı bir sergi ve fotograf söyleşisi ile bitiriyorum.
Sergimiz, Yapır Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde : Past Present Future.
Aynı binada çalışan biri olarak sergiyi sergi kapanışından 2 saat önce gezme fırsatı bulmam da zamanımı ne kadar efektif kullandığımın göstergesi olsa gerek(!) İşte sergiden birkaç kare :



Bir Andy Warhol

Fotograf söyleşisi ise Pera Müzesi nde.
Konusu İstanbul'dan Japon Kültürüne Bakış.
Okunan kitaplarla birlikte Fuji Dağı'nı görme isteğim bu kadar kabarmışken bu fotograflar hoşuma gidecek.

Wednesday, 5 January 2011

Adalet

Gerçek değil gibi.
Türkiye'de adalet sistemine inancım hiç mi hiç kalmadı dün aldığım haberlerden sonra.
Bir yandan suçu belli olmayan insanlar aylardır cezaevinde, bir yandan suçu belli insanlar salıveriliyor.
Çok acı.